Temmuz Güzellemesi

Havalimanına sığmaz olurum
salınarak sökün ettiğin an
Ağzıma gelir yüreğim
bilesin.

Dizeler divan durur belleğimde
hoş geldin demek için sana
Gülücükler taşar yanaklarından
dizlerim tutmaz olur.

Sonra...başlarsın konuşmağa
Dilimin güzelliği sendedir
Sana yangınlığım biraz da bundan...

Salamis denizinin anlatacakları varmış
Osmanlı’dan, Venedik’ten, Lüzignan’dan
Bizans’dan, Roma’dan, Eski Yunan’dan
Dalgaları haberci gönderir durur
Kumsala yayılıp geri dönerler
Efsane artığı ak köpüklerle
Sen yokken sahil yoktur, dünya yoktur...

Destemona yollarını gözlemekte, nicedir
Biliyordur, Akdeniz masallarını seversin sen
Döner, bana anlatırsın
Yıldız boyu...şafak sökene değin
Ellerim iki örgülü saçlarına uzalı
iki ebru gülümserken yanaklarında
Yıldız boyu...şafak sökene değin
Pakistan Geceleri baygınlığında.

Dur-durak yok, uyku yok, sen varken
Kucak açmış denizdeyiz, gün ışımakta
Alnında Kleopatra perçeminle
bir yaprak daha çevir, kadınım
aşk defterinden
Yeni bir sevdaya başlamak üzereyiz.

Geceleri gizemlidir Kıbrıs Bahçeleri’nin
Ökaliptüs dallarında, bal kokulu
İshak kuşu, Hakhuk kuşu da derler, bilirsin
Efsane söyler zifiri karanlıkta
gözleri yıldızlara dikili
Benzek olsun diye yasak aşklara
gönüllü tutsaklığında gece kuşlarının.

Izleri var dudak incesi sahillerinde
ayak seslerimizden tanır bizi
O an gelir ki soluklanmaz, ürpermez
taş kesilir Salamis’in denizi.

Bir sabah elele yürürüz antik kentte
ortalıkta kimsecikler yoğiken
Başak saçlar, ko, esintiyle oynasın
Fidişi çıplaklığına özenip Afrodit’in
kalakalırsın sarmaşdolaş o eşsiz yontularla
Bir hal olurum seni bulana kadar
Sonra boynuna dolanırım gözlerim yumulu
sesim-soluğum kesilir mutluluktan.

Hep özlemimizdi hani:
Gel, kesme taşlar üstüne bağdaş kuralaım
Sonra...yalınayakla tarayıp duralım
kumları sahil boyunca
Yorulunca diz çökeriz mozayiklerin yamacına
Motiflerdeki gizemi çözene dek
öylecene bakakalırız, kalakalırız.

Bir kol uzanır yontulardan yana:
Badem taşı derler, süt beyazı
Elinde sallanır canım kozüzümü
Tanelerin uzantısı şebnemler
Tut ki göğüs uçlarıdır, pus’lu
sütbeyazı Troya’lı Helen’in
çapraz çekilmiş tül örtüler altında
Kütür kütür, reçina kokulu!

Tenha bir sahildeyiz, sarmaşdolaş
Bir ağaç dibi de olur, say ki akasyadır
Doyunca uyumak ne güzel, günbatımına dek.
Akşamla başlar Akdeniz ezgileri
Sesine düzen vermenin vaktidir, kadınım
Çakıllarda yankılanır köpükler
Pesten, tizden, Napoliten...

Yerle göğün birleştiği yerden,
geçmiş gelir, kurulur tahtına şimdiye inat
Ve olanca görkemiyle, efsaneleriyle
kulak kesilmiş, ayaktadır antik kent...

Afrodisa’m, Amatusa’m, Niçe’m,
söz sırası senin kıraliçem!

27 Temmuz 1995