Özlem

Lurucina, yeni ismiyle Akıncılar, bembeyaz tepelerin ortasında, Kıbrısın en büyük Türk köyü idi. Lurucinaya en yakın köy bir Rum köyü olan Limya idi. İki köy arası yol asfaltlandıktan sonra koylüler bu yolda yazın ikindi yürüyüşlerine çıkarlardı. Diger yakın komşu köyler ise Dali ve Bodamya idi. 1977 yılından sonra nüfusun büyük bir kesiminin Lisi'ye (yeni ismi Akdoğan) göç etmesi ile eski görünümünü yitirmiş harab olmuş bir köy olarak kaderine terkedilmiştir. 1974 savaşının getirdikleri... diyoruz; nüfusu bu kadar dağılmış başka bir Türk köyü sanırım gösterilemez.

1945'lerin Lurucinasını büyüklerimizden dinlerken göğsümüz kabarıyor. O yıllar koylüler arasında var olan birlik ve dayanışma bu günkü insanımızın ve özellikle de gençlerimizin ornek almaları gereken olgulardı.1942 de kurulan Lurucina Türk Gençler Ocağı(LTGO) sportif ve kültürel etkinlikleriyle Lurucina'nın gururu olmuştur. O günleri yaşamış Kubilay ve eşi Bahire Bohorlu geçmişi çok iyi anımsayan kişiler olarak bizlere anılarıyla birlikte genel bilgiler vermiştir koyümüz ile ilgili olarak. Bu saygın büyüklerimiz köyde düzenlenen hemen hemen her etkinlikte rol almışlardı. İlk atılım tiyatro ile başlamış, ardından sergiler düzenlenmiş ve elde edilen hasılatla da fakir öğrencilere kıyafetler dikilmiş, eğitim olanakları sağlanmıştı. İlkokulun yanısıra Mavri'nin evi orta okul olarak hizmete açılmıştı(1955).Gençler, öğrenciler, öğretmenler kısacası tüm köy halkı tek vücut olmayı başarmışlardı. LTGO'nın sahnelediği oyunlar arasında "Meşale", "Çoban" ve "Mucize" adlı oyunlar gerek koylü gerekse yabancı izleyicilerin büyük beğenisini kazanmıştı. Oyunların perde aralarında güzel taklit yapan kişiler, örneğin Mehmet Küsler, Kundi, sahnede yer alarak halkı eğlendiriyor, güldürüyörlardı. Lurucinalıların her alanda sergiledikleri birlik, beraberlik, dayanışma, vatanseverlik ve kültür etkinlikleriyle onları Rumca konuşma alışkınlıkları var diye hor gorenlere karşı bir cevaptı adeta.

Kıbrıs kültürüne ait olup Rumların "bizim" diye iddia ettikleri halk müziği ve oyunları Lurucinada çok iyi biliniyordu. Kıbrıs halk oyunlarını en güzel oynayanlara örnek olarak Mahmut Bohorlu, Mustanbeşi, Osman Grivas, Yusuf Gillo, Mehmet Küsler, Hasan Debreli, Londo, Ramadan Gavleşi verilebilir.

1954 de Küsler Lapta'da tayinli 'ebisdat'(yol ustabaşısı) olarak görev yaparken kapalı bir salonda Rumlar Noel yortularını kutluyorlarmış. Bu arada bir de halk oyunları yarışması duzenlemişler ve bu yarışmada en iyi ilk 8 kişiye ödüller verilecekmiş. yarışmacılar ikişer ikişer oyun alanına çıkıyor ve becerilerini gösteriyorlarmış. Çiftler oyunlarını sergiledikten sonra, yarışmanın sorumlusu "Haydi aramızda bulunan Türk ebisdadımızı da oynatalım" diyerek alaylı bir ağızla espiri yapar, Küsler ise "ben oynayamam, bu tür oyunları beceremem" diye karşılık verince, bu adam Türk, bu oyunları gerçekten de oynayamaz düşüncesi ile zorla elinden çekerek oyun meydanına almışlar. Küsler Keman çalana (kemaneci) yaklaşır ve umca olarak "mastro, brododan başla" der. Küsler eğilip ayakkabısından eliyle toprak alır ve başparmağına sürer. Her iki elinin parmaklarını çatlatarak ortada bir iki daire çizer ve ardından müziğin temposuna uyarak öyle bir coşku ile oynamaya başlar ki kendisine eşlik etmeye çıkan adam seyirci kalmak zorunda kalır. Salon adete çınlıyormuş. Rumlar sandalyelere çıkarak izliyor, ve "banayialarına" çagırıyorlarmış. "Brodo", "Theftero", "drido", "dedarto" derken arka arkaya Küsler bütün oyunları oynar, oyle bir beğeni toplar ki 8 kisiye verilmek üzere ayrılan hediyelerin tümünü ona verirler. (Burayı tıklayarak Küslerin bir düğünde oynarken çekilen resmini görebilirsiniz.) 

Yusuf Gillo ise Kemancı bir Rumla tutuştuğu bahis sonucu tam 8 saat hiç durmadan oynamış, kemanın teli kopunca çalgıcı bahsi kaybetmiş. Raif Sefer ise oyuna çıktığı zaman yerden masaya masadan yere hoplayarak herkesi hayretler içinde bırakırmış.

1962 yılında idi. Lefkoşadan köye giden öğrenci otobüsünde Depreli de var. Radyoda güzel bir zeybek havası, Depreli aniden ayağa fırlayıp şöföre durmasını emreder. Şöfer, dikiz aynasından kendine emir veren adama bakar ve "acaba hastalandı mı?..." düşuncesiye yavaşlar. Depreli ise aynen şöyle devam eder:"Stamada!...Yadi ebaha sandon sfigan, ya gado brebi na gadevo ya bastin gambinan na horepso" (Dur!...kendimi yerinde duramayan eşek arısı gibi hissediyorum. Ya aşağıya iner oynarım ya da otobüsün tavanında oynarım.) Biz öğrenciler adamın heyecanı ve coşkusu karşısında hayretler içinde kalmış ama katıla katıla gülmekten de kendimizi alamamıştık.

Dali'li bir Rumdan aldığı keman dersleri ile yetişen ve ondan sonra hayatını müziğe adayan Gülferi'den söz etmeden geçmek olmaz. Yillarca bıkmadan usanmadan gerek para karşılığı düğünler yaparak gerekse yardım amaçlı keman çalan Gülferi sonunda kalp hastası olmuş ve müziğinden koparılmak istenmiş doktorları tarafından. Ancak onun bu müzik tutkusu yüreğine öyle bir işlemiş ki doktorların itirazlarına kulak asmamış ve ne yazık ki sahnede kemanı ile hayata veda etmiş. Annesi Armenu'ya da darbuka yasağı gelince akıl hastanesine yatmıştı. Her sanat eğitimle gelişir fakat genetiğin yetenekteki rolü büyük. Bu bağlamda, Gülferini bıraktığı kemanı yeğeni Osman Grivasın torunu Nihat Ağdaç devralmıştır. Geçen Temmuz ayı (1999) içerisinde Amerika'da müzik kursu takip etmek üzere KKTC den seçilen tek öğrenci ünvanına sahip olmuş bu genç Güzel Sanatlar Ortaokulu'nda 3. sınıfa geçmek üzere.

Kalabalık bir öğrenci grubumuz Akdoğanda (Lisi) Akdoğan Gençlik Merkezi çatısı altında halk dansları çalışmaları yapıyor. Zeki Tuncelli'nin çalıştırdığı bu ekip geçen Temmuz (1999) ülkemizi temsilen İzmire gitmişlerdi.

Her zaman güçlü bir dayanışma örneği sergileyen Lurucinalılar, 1974 sonrası her ne kadar dağılmışlarsa da geçmişin o güzelliklerini hala içlerinde tutmakta ve devam ettirmektedirler. Buna güzel bir örnek "Alternatif Mesarya Derneği" dir. Bir kaza sonucu sakat kalan Murat Kadri'nin başkanlığında üniversiteli gençlerimizin de katkı ve yardımlarıyla sürekli faaliyet gösteren bu dernek Temmuz 1999 da bir balo düzenledi. Tıpkı geçmişte olduğu gibi bundan elde edilen gelir gençlerin eğitimi ve sportif etkinliklerine harcanacaktır.

Geçmiş bizlere hep örnek olmuştur. Olmaya da devam edecektir.

Süheyla Ağdaç (Süheyla Küsler)

Haziran 1999

 


[ Louroujina Village (English version only) ]
© 2000
Designed, constructed, maintained and owned by Soner Arifler